Marc Anthony, Yaratıcı Çözümler - Dominik Cumhuriyeti
Grammy ödüllü ünlü şarkıcı Marc Anthony’nin cennetten bir köşe diyebileceğimiz Dominik Cumhuriyeti’ndeki evini sizinle paylaşacağım.
Marc Antony’nin evini paylaşmamın en temel sebebi daha önce paylaştığım evlerden farklı lokasyonda ve tarzda olmasıdır. Tipik Beverly Hills malikanelerine biraz ara verip yönümü daha sıcak, daha huzur verici bir doğaya çevirmek istedim. Araştırmalarımı yaparken kişilerin hayatlarını da analiz ediyorum çünkü hayata bakış biçimlerinin yansımasını evlerinde görüyoruz.
Marc Anthony Jennifer Lopez ile evliliğini bitirdikten sonra yeni eşi ve 7 çocuğuyla daha dingin bir yaşamı tercih ettiği için Dominik Cumhuriyeti’nde ev satın almış. Evin konumu sahile sadece birkaç adım ötede ve evi satın aldığında hayallerini mimarı ile paylaşarak birçok ilaveler yaptırmış. Öncelikle araziye kamyonlarca kum getirerek tüm alanının zeminlerini kumla kaplamışlar. Bence çok iyi fikir bu; düşünsenize evinizin bahçesinde yumuşacık kumlarda yürüyorsunuz. Hatta büyük havuzun zeminlerinde de aynı kumu kullanmışlar, çok yaratıcı!
Eşiyle gittikleri bazı tropik adalardan esinlenerek hayallerini burada gerçekleştirmişler. Aslında bu evi sadece kendileri için değil pek çok misafirleri için de planlamışlar. Bungalow tipi evler inşa edilerek ortam daha da tropik atmosfere dönüşmüş. Gerek çocukları gerekse de misafirleri için bağımsız konaklama imkanı sağlamışlar. Evin 2 adet yüzme havuzu mevcut. Büyük olan havuzun etrafına bungalowları yerleştirerek bağımsız mekanları birbirleriyle ortak bir noktada birleştirmiş. Maldiv Adaları yada Bora Bora Adaları’nda göreceğimiz bir perspektif yaratılmış.
Eşiyle gittikleri bazı tropik adalardan esinlenerek hayallerini burada gerçekleştirmişler. Aslında bu evi sadece kendileri için değil pek çok misafirleri için de planlamışlar. Bungalow tipi evler inşa edilerek ortam daha da tropik atmosfere dönüşmüş. Gerek çocukları gerekse de misafirleri için bağımsız konaklama imkanı sağlamışlar. Evin 2 adet yüzme havuzu mevcut. Büyük olan havuzun etrafına bungalowları yerleştirerek bağımsız mekanları birbirleriyle ortak bir noktada birleştirmiş. Maldiv Adaları yada Bora Bora Adaları’nda göreceğimiz bir perspektif yaratılmış.
Burası bir turistik tesis havasına büründürülmüş. Dolayısıyla yazımın devamında ev değil tesis olarak bahsetmeyi daha doğru buluyorum. Çünkü bungalow tipi evlerin dışında 10.000m2’lik ana binaya 2 adet yüzme havuzu, eğlence mekanları ve dinlenme alanları eşlik ediyor. Özetle Marc Anthony ailesi ve arkadaşları için bir ‘otelcik’ yaratmış diyebiliriz.
Tüm alanlar patika yollar ve tropik peyzaj düzenlemeleriyle birbirlerine uyumlu ve ulaşılabilir düzende çözümlenmiş. Böylece burada kalan herkes istediğinde yalnız kalabiliyor.
Ana binada yaşam alanları ve yatak odaları bulunuyor. Oturma alanından dışarı çıkışlar katlamalı cam doğramalarla sağlanmış. Mekanların zeminlerinde ve mobilyalarında çoğunlukla ‘tik’ ve ‘çam’ ağaçları tercih edilmiş. Bu 2 ağaç da nem ve sıcaklık farklılıklarına dayanıklı ağaçlardır, doğayla uyumludurlar. Genellikle tropik bölgelerde en çok rastladığımız ağaç cinsleridir. Anthony pek çok mobilya ve aksesuarları da Endonezya’dan getirtmiş.
Zeminlerde, tavan kaplamalarında, hareketli mobilyalarda ve oturma gruplarında birbirleriyle uyumlu ahşap ve kumaş seçimlerini görüyoruz. Ortamlar genellikle sade, dingin ama asla monoton değiller. Birbirinden farklı fonksiyondaki mekanlar arasında dengeli bir tasarım dili kullanılmış. Tesis genelinde gözümüzü rahatsız eden, keskin hatlarda ve soğuk renklerde hiç bir detayla karşılaşmıyoruz.
Bungalow evlerin içlerine baktığımızda doğal ve sade üslubun devamlılığını görüyoruz. Zeminlerdeki ahşapların devamını tüm duvarlarda ve hatta mobilyalarda da yakalıyoruz. Komple ahşaptan inşa edilen evlerde geniş pencere açıklıklarıyla ferahlık yaratılmış; perde ve diğer tekstil gruplarında tercih edilen renklerle ve dokularla modern, dingin, rahat ve doğal atmosfer desteklenmiştir.
Şarkı sözü yazarı ve yorumcu kimliği dışında aynı zamanda resim sanatına da meraklı olan Marc Anthony resim çalışmalarını yapmak üzere ayrı bir bungalow inşa ettirmiş. Buradaki dış duvarlar ahşap seperatörler ile oluşturulmuş. Böylece mekan dış atmosferden tamamen kopartılmamış, iç-dış ilişkisi sağlanmış. Bungalowun dışında hemen önünde geniş bir oturma alanı ve dış mekan şöminesi yerleştirilmiş. Nereden bakarsanız bakın keyif alacağınız bir mekanla yada objeyle karşılaşıyorsunuz.
Yazdıklarımı özetle değerlendirecek olursam mimari ve içmimari olarak yapıların ve iç mekanların konumlarıyla uyumunu çok beğendim. Dominik Cumhuriyeti’nin egzotik atmosferiyle doğal uyum içinde bir yaşam alanı oluşturulmuş. Sadelik, doğallık, rahatlık, dinginlik bana hissettirdiği duygular oldu. Aile ve arkadaş çevresi için bundan daha samimi ve özgür bir mekan yaratılamazdı. Mark Anthony bana sakin, kararlı, hedeflerine adım adım giden, kendini çok fazla ortaya atmayan hatta geri planda özelini yaşayan biriymiş izlenimi veriyor. Eğer kişiliğini doğru değerlendiriyorsam evini de tam bu kişiliğe uygun yansıtmış diyebilirim.
2 kere Grammy ödülü alan şarkıcı aynı zamanda resim ve sanatın diğer pek çok alanına düşkün birisi. Bunların dışında kendi markasıyla satışa sunduğu birtakım kozmetik ürününün olması da beni şaşırttı. Güçlü hayal dünyasını gerçeğe dönüştürebilen biri olduğunu söyleyebilirim ve eviyle ilgili kurduğu hayallerini de gerçeğe başarılı bir şekilde dönüştürebildiğini görüyoruz. Hayal demişken çok beğendiğim ve hala beğenerek dinlediğim ‘When I Dream at Night’ şarkısı aklıma geldi; yazımın üzerine dinlemek keyifli olacak…
Tüm alanlar patika yollar ve tropik peyzaj düzenlemeleriyle birbirlerine uyumlu ve ulaşılabilir düzende çözümlenmiş. Böylece burada kalan herkes istediğinde yalnız kalabiliyor.
Ana binada yaşam alanları ve yatak odaları bulunuyor. Oturma alanından dışarı çıkışlar katlamalı cam doğramalarla sağlanmış. Mekanların zeminlerinde ve mobilyalarında çoğunlukla ‘tik’ ve ‘çam’ ağaçları tercih edilmiş. Bu 2 ağaç da nem ve sıcaklık farklılıklarına dayanıklı ağaçlardır, doğayla uyumludurlar. Genellikle tropik bölgelerde en çok rastladığımız ağaç cinsleridir. Anthony pek çok mobilya ve aksesuarları da Endonezya’dan getirtmiş.
Zeminlerde, tavan kaplamalarında, hareketli mobilyalarda ve oturma gruplarında birbirleriyle uyumlu ahşap ve kumaş seçimlerini görüyoruz. Ortamlar genellikle sade, dingin ama asla monoton değiller. Birbirinden farklı fonksiyondaki mekanlar arasında dengeli bir tasarım dili kullanılmış. Tesis genelinde gözümüzü rahatsız eden, keskin hatlarda ve soğuk renklerde hiç bir detayla karşılaşmıyoruz.
Bungalow evlerin içlerine baktığımızda doğal ve sade üslubun devamlılığını görüyoruz. Zeminlerdeki ahşapların devamını tüm duvarlarda ve hatta mobilyalarda da yakalıyoruz. Komple ahşaptan inşa edilen evlerde geniş pencere açıklıklarıyla ferahlık yaratılmış; perde ve diğer tekstil gruplarında tercih edilen renklerle ve dokularla modern, dingin, rahat ve doğal atmosfer desteklenmiştir.
Şarkı sözü yazarı ve yorumcu kimliği dışında aynı zamanda resim sanatına da meraklı olan Marc Anthony resim çalışmalarını yapmak üzere ayrı bir bungalow inşa ettirmiş. Buradaki dış duvarlar ahşap seperatörler ile oluşturulmuş. Böylece mekan dış atmosferden tamamen kopartılmamış, iç-dış ilişkisi sağlanmış. Bungalowun dışında hemen önünde geniş bir oturma alanı ve dış mekan şöminesi yerleştirilmiş. Nereden bakarsanız bakın keyif alacağınız bir mekanla yada objeyle karşılaşıyorsunuz.
Yazdıklarımı özetle değerlendirecek olursam mimari ve içmimari olarak yapıların ve iç mekanların konumlarıyla uyumunu çok beğendim. Dominik Cumhuriyeti’nin egzotik atmosferiyle doğal uyum içinde bir yaşam alanı oluşturulmuş. Sadelik, doğallık, rahatlık, dinginlik bana hissettirdiği duygular oldu. Aile ve arkadaş çevresi için bundan daha samimi ve özgür bir mekan yaratılamazdı. Mark Anthony bana sakin, kararlı, hedeflerine adım adım giden, kendini çok fazla ortaya atmayan hatta geri planda özelini yaşayan biriymiş izlenimi veriyor. Eğer kişiliğini doğru değerlendiriyorsam evini de tam bu kişiliğe uygun yansıtmış diyebilirim.
2 kere Grammy ödülü alan şarkıcı aynı zamanda resim ve sanatın diğer pek çok alanına düşkün birisi. Bunların dışında kendi markasıyla satışa sunduğu birtakım kozmetik ürününün olması da beni şaşırttı. Güçlü hayal dünyasını gerçeğe dönüştürebilen biri olduğunu söyleyebilirim ve eviyle ilgili kurduğu hayallerini de gerçeğe başarılı bir şekilde dönüştürebildiğini görüyoruz. Hayal demişken çok beğendiğim ve hala beğenerek dinlediğim ‘When I Dream at Night’ şarkısı aklıma geldi; yazımın üzerine dinlemek keyifli olacak…